2 Mayıs 2016 Pazartesi


Tekrar merhabalar!

Cape Town ve çevresi hakkındaki yazılarıma Ümit Burnu ile devam edeceğim bugün :)

başlıklı yazılarıma ise linklere tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Güney Afrika’ya, hele hele Cape Town’a kadar gitmişken, merkeze arabayla en fazla 45 dakika mesafedeki Ümit Burnu’na gitmemezlik etmek olmazdı :)

Buraya ulaşabilmeniz için pek çok seçenek bulunuyor. Bunlar araba kiralamak, Simon’s Town’a kadar trenle gidip oradan taksi vs. ile Burna ulaşmaya çalışmak ya da turla gitmek gibi seçenekler. Trenle gidip taksi ile ulaşmaya çalışmanızı pek tavsiye etmiyorum, çünkü Ümit Burnu kendi milli parkı içerisinde kalıyor ve içeriye giriş ücretli. Milli parkın girişinden buruna kadar yürümeniz, eğer tüm günü orada geçirmek istemiyorsanız imkânsız. İçeriye taksiyle girerseniz taksicinin sizi bir yerlerde beklemesi gerek, çünkü içeride başka taksi yok. Tüm bu sebeplerden ötürü bu taksi işi biraz zor bence :)

Turla gitmeye karar verirseniz iki seçeneğiniz bulunuyor. Tam günlük ve yarım günlük tur olmak üzere. Genel olarak bana turlar oldukça pahalı geldi. Özellikle, ola ki tek kişi seyahat etmiyorsanız kazıklanıyorsunuz. Eğer soldan araba kullanmakla bir probleminiz yoksa kesin araba kiralayıp gidin derim. Hem rahat rahat istediğiniz gibi gezersiniz, hem de ucuza çıkarsınız. Araba kiralamakla ve trafik yönünün soldan olduğu bir ülkede araba kullanmakla ilgili görüşlerimi ilk yazımda açıklamıştım.

Eh, bu kadar yazdıktan sonra anlayacağınız üzere biz araba kiralayarak gitmeyi tercih ettik. Yolculuğumuz kıyı şeridinden gittiğimiz için oldukça zevkli geçti. GPS’imiz vardı ancak olmasa bile tabelaları takip ederek hedefe ulaşmanız oldukça kolay. Hatta çoğu zaman tabelaları kullandık biz.

Şehir merkezinden yaklaşık olarak 45 dakikada Ümit Burnu milli parkına vardık. İlk olarak deniz fenerinin de olduğu noktaya sürdük arabamızı. Burada iki deniz feneri bulunuyor. Biri hemen fünikülerin olduğu noktada görmekte olduğunuz yeni fener, diğeri de bu fenerin de arkasında, en uçta kalan eski fener. Bu eski fenere kadar değil ama yakınına kadar küçük bir patikadan yürümeniz mümkün.

Bu eski fener patikasına kadar olan fotoğrafları ne yazık ki sizinle paylaşamıyorum, çünkü patikanın sonunda fotoğraf makinemin kartını değiştirmem gerekti ve ilk kartı bir yerlerde düşürüp kaybettim sanıyorum. O yüzden elimde yolculuğun başlangıcından pek fotoğraf yok :(

Uçta, şu anda kullanılmakta olmayan eski fener duruyor
Buradan düm düz gidince ancak güney kutbu'na çıkıyorsunuz :)
Eski fenere doğru yürüdüğümüz patika
Yeni fener de bu tepede
Gezimiz sırasında hava ara ara bozdu. Ama tadımızı bozamadı :)
Deniz fenerlerinin olduğu noktadan sonraki durağımız asıl Ümit Burnu’nun olduğu nokta idi. Daha öncesinde fark etmediyseniz, bu noktaya gelince göreceksiniz ki Ümit Burnu aslında hepimizin aklında kalanın aksine en güney nokta değil, iki okyanusu birbirinden ayrın en güneybatı nokta :)


Gördüğünüz üzere herkes fotoğraf çekmek için kuyrukta :)


Milli parkın içerisindeyken de durup fotoğraf çekebileceğiniz çok güzel noktalar olduğunu göreceksiniz

Yine de kendinizi ufka bakarken ilerideki en yakın noktanın güney kutbu olduğunu düşünürken bulacaksınız :)

Ümit Burnu’na yaptığımız bu hoş geziden sonraki durağımız penguenleriyle ünlü Simon’s Town idi. İnsanın aklına en başta “o kadar güneyde penguen ne arar?” diye geliyor ancak kendileri kanlı canlı, kumsallarda, sıcak güneşin altında badi badi dolaşıp duruyorlar.

Evet gerçekten de sağdan soldan, arabanızın altından çıkabilecek penguenlere dikkat etmeniz, arabaya binmeden önce altına üstüne bakmanızda yarar var.
Penguenlerle doğrudan temas kurmadan tahta bir patika üzerinde yürüyebileceğiniz bir parkur oluşturulmuş
En başta "bu numaralı bidonlarda ne?" demiştik, ancak sonradan gördük ki penguenlerin yuvalarıymış. İçlerinde de yumurtacıklar var zaten :)
Birbirini öpen penguenler :p
Bu da güneşleniyor gibi...

Aslında hepsi güneşten memnun :)

Yumurtalarını koruyan bir penguencik
Bu da palazlanmakta olan yavrularına kol kanat germiş
Penguenler birlikte, toplu halde avlanmaya giderlermiş
Karada yürüme konusunda pek başarılı değiller ancak yüzme konusunda üstlerine yok, inanılmaz hızlılar, fırtına gibi.

Yuvasını kazmakta olan bir penguen

Yürürken çok tatlı değiller mi? Badi badi...

Güneşlenmekte ve yüzmekte olan penguencikler
Bu penguenler Jackass ya da Güney Afrika Pengueni isimleriyle de anılıyor. Bu penguencikler buralara 1980lerde yerleşmişler, şimdide mutlu mesut yaşıyorlar. Kendilerini ziyaret edebilmek için ücret ödemeniz gerekiyor. Yalnız yanlışlıkla kumsala giriş ücreti ödemeyin, penguenlerin olduğu gişeler başka tarafta. Ancak gitmişken yüzmeyi de düşünüyorsanız o ayrı :)

Penguenlerle denize giren insanlar
insanın gerçekten yüzesi geliyor
Arabanızı park edeceğiniz nokta ile penguenlerin olduğu kkısım arasında hoş, ağaçlık ve çiçeklerle süslü bir yol var.

Bu sevimli dostlarımızı selamladıktan sonra Muizenberg’e doğru yola koyuluyoruz. Normalde 20 dakika sürecek yolculuğumuz trafik yüzünden 45dakika sürüyor. Muizenberg’de, biraz da hava kötü olduğundan belki de renkli soyunma kabinleri ve rüzgâr sörfü yapan insanları fotoğraflamaktan başka bir şey yapamıyoruz.

Havanın bozmakta, hem de fena bir şekilde bozmakta olduğu bu kadar belli olur :p
Rüzgar sörfü için ideal bir havaydi tabii :p
Muizenberg'in renkli soyunma kabinleri :)

Hava bozmasaydı belki kumsalda hoş bir yürüyüş yapılabilirdi. Gerçi hava da kararmaya başlamıştı, etrafta fazla insan yokken dolaşmak pek iyi olmayabilirdi.

Böylelikle hoş bir gün geçirip tekrardan Cape Town’a geri döndük. Bu arada yazmayı unutmuşum, öğle yemeğimizi Ümit Burnu’nda yemiştik. Fünikülerin olduğu nokta bir adet lokanta/kafeterya vardı. Dilerseniz siz de öğle yemeği ihtiyacınızı bizim gibi karşılayabilirsiniz.


Şimdiden iyi eğlenceler :)

0 yorum:

Yorum Gönder