24 Temmuz 2014 Perşembe


Cumartesi günü, ayağımıza kadar gelen fırsatı tepmeyelim diyerekten bir dizi konser için (Guitare En Scene), hemen Cenevre sınırında bulunan Saint-Julien-En-Genevoise’a gittik.


Saat 18’de ilk konser başlayacağından 17:30 gibi içeri girmiştik. Zaten ne bir kuyruk vardı, ne de içerisi kalabalıktı. Arabayı bile hemen yakına rahatça park edebilmiştik. Genelde hep zor konserlere denk geldiğimizden olsa gerek bu durum bizi birazcık şaşırttı. Bilet fiyatları da diğer konserlere nazaran, en azından öğrenci bileti alınca oldukça ekonomikti (tam 55, öğrenci 20euro idi). Eh, ben de öğrenciliğin son demlerini yaşayan biri olarak bu durumu kaçırmayayım dedim. 

Konser alanı oldukça düzenliydi, yiyecek ve içecekler türlü şeyi bulmak mümkündü. Elbette çok ucuz olmasalar da en azından fahiş fiyatlara satılmıyordu hiçbir şey. İşin tek kötü yanı alışveriş yapmak için istediğiniz para karşılığı kupon satın almaktı. Sanıyorum fazla kuyruğun önüne geçmek için yapmışlar bu düzenlemeyi, oldukça da etkiliydi kuyruk konusunda, ancak sorun eğer elinizde fazla kupon artarsa paranızı geri alamayacağınız gerçeğiydi. Neyse ki tüm hesap kitabımızı yapıp öyle para bozdurduk da herhangi bi bozguna uğramamış olduk :)

21 Temmuz 2014 Pazartesi


Almanya’daki son durağımız Köln idi. Heidelberg - Köln arası yaklaşık 3,5 saat sürüyor. Biz öncelikle Bonn’a gidip orada bir gece kalmış, ertesi sabah da Köln’e geçmiştik. Köln - Bonn arası sadece 25 dakika sürüyor trenle.

Köln Almanya’nın dördüncü en büyük şehri. Tur otobüsünde dinlediğimize göre şehirdeki en kalabalık yabancı nüfus Türkler. Şehrin simgesi ve her yerde bulabileceğiniz ürün ise “kolonya”. Fransızca Eau de Cologne ve Türkçe’ye kolonya olarak aldığımız bu ünlü limon kokusu, günümüzde pek çok formda karşımıza çıkabiliyor. Banyo sabunundan tutun, el kremine kadar pek çok ürün vardı. Eau de Cologne’da bizim anladığımız kolonyadan çok parfüm olarak kullanılıyor. Hemen her dükkanda bulmak mümkün ancak numunelik boydaki şişelerin fiyatı el yakıyor. Ufacık şişeler (50ml’den daha küçüklerdi) 25-30 euroya satılıyor. En eski ve en bilinen marka ise “4711”. İsmini dükkanın kapı numarasından alan bu markanın ana dükkanı pazar günleri kapalı. Ancak merkezde, katedral meydanında da bir kaç küçük butik gördüm aynı isimle.

18 Temmuz 2014 Cuma


Almanya’daki dördüncü durağımız Bonn idi.

Almanya’nın en eski yerleşim yerleri arasında bulunan Bonn, aynı zamanda eski başkentlerden. Bunun da getirdiği bir şey olsa gerek, şehir de bir ağırlık hakimdi. Gerçi bizim Ankara kadar kapalı ve basık gelmedi bana, ancak devlet eli değdiği biraz belli oluyor. Neyse ki şehrin içinden geçen Ren Nehri insanı biraz kendine getiriyor.

14 Temmuz 2014 Pazartesi


Heidelberg’den ulaşımı rahat olan bir diğer nokta ise Stuttgart idi. İki şehir arası trenle sadece 45dakika sürüyor. Tek problem, Stuttgart’da ne yapacağınızı bilememek.


Aslında sonradan (ilk vardığımızda büro kapalıydı) turist bürosundan aldığımız planda şehrin yakınlarında pek güzel yerler olduğunu gördük, ancak bizim oralara gidebilecek kadar vaktimiz yoktu. Öte yandan şehir genel olarak sanayi üzerine kurulu olduğundan gezebileceğiniz iki önemli müzesi var biri Mercedes’in, diğeri de Porsche’nin araba müzesi. İki müzeye de metro yoluyla ulaşılabiliyor, ancak tam tersi istikametlerdeler. Bir de biz gittiğimizde günlerden pazardı ve pek sık metro yoktu, dönüş biletimizi de göze alarak iki müzeden birini seçmemiz gerekiyordu, biz de seçimizi Mercedes’den yana kullandık. 

11 Temmuz 2014 Cuma



Heidelberg’deki bir ayımız süresince, çevredeki yakın şehirleri gezmeye karar verdik. Bunlardan ilki Strazburg idi.

Strazburg her ne kadar bir Fransa şehri de olsa tam sınırda bulunduğundan Heidelberg’den trenle yaklaşık olarak 2,5 saatte şehre ulaşmak mümkün. Her yolculukta olduğu gibi eğer biletinizi erkenden alırsanız 19euro gibi düşük fiyatlara seyahat etmemeniz için bir sebep yok. Tabii saatlerinizin esnek olması bir avantaj, böylelikle uygun tarifelerden yararlanabilirsiniz.

1 Temmuz 2014 Salı




Bu seferlik Heidelberg’den merhabalar. Eşimin işi sebebiyle yaklaşık olarak 3 haftadır buralardayız. İş sebebiyle gelince pek fazla yer gezmeye vakit olamasa da sizlerle deneyimlediklerimi paylaşmak istedim.