23 Kasım 2016 Çarşamba


Sibirya Kaplanı ya da diğer adıyla Amur Kaplanı bu yaz üç bebek yavrulamış. Biz gittiğimizde hep birlikte yemek yiyorlardı.

Geçtiğimiz hafta Helsinki’nin merkezinde sayılabilecek Helsinki Hayvanat Bahçesi’ne (Korkesaari) bir gezi yaptık.

Hayvanat bahçesinin girişinde sizi bu ayrı ayı yarı dinozor hayvanın maketi karşılıyor. Şimdi adını unuttum ancak günümüzde soyu tükenmiş, memeli bir hayvancıkmış kendisi.
Normalde hayvanat bahçelerine karşı pek de sıcak değilim ancak 1889’da kurulan Korkesaari bana diğerlerinden biraz farklı gözüktü. Örneğin mevsime ayak uyduramayacak fil, zebra, zürafa gibi hayvanları burada görmeniz mümkün değil. Ayrıca anladığım kadarıyla burası bir hayvanat bahçesinden çok bir rehabilitasyon ve koruma merkezi. Daha çok soyu tükenme tehlikesi ile karşı karşıya olan türler veya domuz, ren geyiği, keçi, at, tavuk gibi büyük ve küçükbaş hayvanlar burada tutuluyor. Özellikle nesli tükenmekte olan kedigiller ailesine mensup hayvanları misafir etmekten pek mutlular.

Laponya'da doğal ortamlarında sıkça karşılaştığımız ren geyikleri elbette hayvanat bahçesindeki yerlerini almışlardı.

Avrupa Bizonu. İşte nesli tükenmiş bir canlı. Zamanında tün Orta ve Doğu Avrupa'da yaşarken günümüzde sadece hayvanat bahçelerinde ve Polonya, Rusya, Beyaz Rusya ve Ukrayna'daki bazı milli parklarda kendilerine rastlanabiliyor.

Kanada Geyikleri dünyadaki en büyük geyik türlerinden sayılıyor. Gerçekten de yanlarındayken kendimi cüce gibi hissettiğim doğrudur.
Fotoğrafta görmekte olduklarınız eşek, at ve geyik arası bir türü andıran Peder David Geyiği. Normalde Çin'de yaşayan bu geyik türü de günümüzde anladığım kadarıyla tükenmiştir ve sadece koruma altında görülebilmektedir.


Fotoğrafta görmekte olduğunuz cici at bir Prezewalski yaban atı (diğer adlarıyla Moğol Yaban atı veya Takhi). Kendisi yaşayan tek yaban atı türü. Ancak günümüzde doğada nesli tükendiğinden bu atcağız da sadece hayvanat bahçesinde görülebiliyor. Son yabani at sürüsü 1967'de görülmüş, kayıtlara göre vurulan son yabani at ise 1969'da vurulmuş. Sonrasında da doğada başka hiçbir yerde karşılaşılmamış.

Yemek yerken yakaladığımız bu keçi türünün adı Burma Boynuzlu Keçi. Kendisine yılan yiyen keçi de denilmekteymiş. Kendisi Afganistan, Pakistan, Hindistan, Türkmenistan, Tacikistan ve Özbekistan'da yaşayan iyi bir keçi türü. Günümüzde doğal nüfusları 2500 bireyden azdır. Kısacası yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadırlar. Bu arada Anadolu'daki Ankara Keçisi'nin de bu türün bir alt türü olduğu düşünülmekteymiş.

Hayvanat bahçesine giriş büyükler için 12€. 4 yaşına kadar çocuklar ücretsiz; 4-17 yaş arası 6€ ve emekliler ve öğrenciler 8€. İçeride de dilerseniz seçilen çeşitli hayvanlara bağış yapabiliyorsunuz. Bu bağış anladığım kadarıyla sadece hayvanat bahçesi içindekiler için değil, aynı zamanda belirtilen hayvanların dünya genelinde korunmasıyla ilgilenen kurumlara da bağışlanıyor.

Sibirya Kaplanı da nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalan hayvanlardan. Fotoğrafta gördüğünüz kutu vasıtasıyla yardımda bulunabiliyorsunuz.


Bu da sanırım erkek Sibirya Kaplanı idi. Hakikaten çok büyüktü. Sonradan okuduğuma göre kedigiller familyasında, doğal ortamında yaşayan en büyük ve güçlü kedi türü buymuş. Her ne kadar insanlarla pek ilgilenmediği söylense de kendisinden korkmakta fayda var. Yalnız işin kötü tarafı günümüzde, insanlar tarafından avlandıklarından, doğada yaşayan Sibirya kaplanlarının sayısının 1200'den az olduğu söyleniyor. Ne kadar acı değil mi?

 
İki yetişkin olarak Korkesaari’ye giderken en başta biraz garip gözüktüğümüzü düşündük, ancak ortalamaya vurursak parkı ziyaret eden 10 aileden ancak 2’sinin çocuğu vardı. Pek çok yaşlı çift de merakla hayvanları incelemeye gelmişti. Zaten etrafta fazla insan da yoktu.

Eğer kışın, hele de kar yağarken parkı ziyaret edecekseniz ayağınıza iyi ayakkabılar giymeye çalışın derim. Yollar genellikle buz tutmuş oluyor.




Parkta 150’yi aşkın hayvan türü ve 1000’i aşkın bitki türü varmış. Ancak bunların hepsini göremiyorsunuz. Örneğin kışın gelirseniz ayılar, tavuklar ve su samurları inzivaya çekilmiş oluyor. Veya kedigillere mensup pek çok hayvan günü uyuyarak geçirirken, geceleri kafesten çıkıyorlarmış. Bu hayvanları gözlemlemek için hayvanat bahçesi yılda iki üç kez gece turları düzenliyormuş.

Korkesaari bir adacık üzerine kurulu. Bu adaya karadan (aslında bu kara da bir başka ada), bir köprü vasıtasıyla geçiyorsunuz. İçeride yemek yiyebileceğiniz kafe ve lokantalar var. Ayrıca mangal yapıp, yanınızda getirdiğiniz yiyecekleri mikrodalga fırında ücretsiz olarak da (ben ücretsiz olarak algıladım en azından) ısıtıp yiyebiliyorsunuz.

Adaya geçerken sağ tarafınıza bakarsanız Helsinki'nin meşhur beyaz katedralini ve ortodoks kilisesini de farklı bir açıdan görebilirsiniz.
Ortodoks kilisesi

İki adayı birbirine bağlayan köprü. Karşımız hayvanat bahçesi.
Adaya yaz aylarında (1 Mayıs’tan Eylül sonuna kadar) merkezden feribotla, ya da yıl boyunca merkez tren garından her 20 dakikada bir kalkan 16 numaralı otobüsle ulaşabiliyorsunuz. Hangi otobüse binmeniz gerektiğini üzerindeki hayvan çizimlerine bakarak hemen anlayabilirsiniz. :)

Gulo gulo ya da Türkçe adıyla kutup porsuğu :) Laponya'nın vahşi hayvanlarından bahsettiğim yazımda kendisi hakkında ayrıntılı bilgiyi bulabilirsiniz.


O şirin kulaklarıyla bize bakan bir çöl tilkisi


Sonbahar, kar ve develeri aynı karede görebileceğiniz tek yer Helsinki sanırım :) Bu arada bu develerin Nepal'den (ya da öyle bir yerdi) geldiğini ekleyelim.
İşte parktaki favorilerimden biri daha. Kar baykuşları. Aşağıda üç tane olduklarını göreceksiniz, sanki farklı türler gibiler ama değiller. Üçü de kar baykuşu, sarı gözleri var, bilekleri paçalı. Farkları ise cinsiyetleri ve yaşları. Genç kar baykuşları çok kalın ve sık siyah çizgilere sahip oluyorlarmış. Sonrasında beyaza kesenler erkek, siyah çizgileri seyrek olarak barındıranlar ise dişiymiş. Buna göre bir sınıflandırma yaptım aşağıya ama tabii yanlış olabilir :)

Kalın ve çok çizgilerine bakarak bunun genç bir kar baykuşu olduğunu düşünüyorum.

Bu baykuşumuz ise hafif çizgilere sahip, kendisi dişi olsa gerek.
Neredeyse bembeyaz olan bu kar baykuşu ise erkek olmalı.




1 yorum:

  1. Sanki gezmiş gibi oldum okurken. Kedigiller çok muhteşem ama Ingiltere deki pek meshur bir hayvanat bahçesindeki aslanları animsattilar. Çok kormuştum. Çunkü aracin üstüne ciktilar ve uzerinde sun roof olarak kapatan malzemeyi yirtacaklar sandim... Neyse... Baykuşlar da çok hoş aslinda hepsi bütün canlilar oradaki hele de türü tehdit altindaysa cok kirolganlar. Kim bilir belki o çevirdigin Maymunlar Cehennemi de bu kötü gidişiyle insanların gerçek olmayı hak ediyor.

    YanıtlaSil