28 Aralık 2016 Çarşamba

Finlandiya’ya Özgü Müzik Aletleri

28 Aralık 2016 Çarşamba - 7 yorum
Kantele
Geçen yıl gittiğimiz, yerel yemekler yapan bir lokantada, şans eseri “kantele” çalan bir gruba rastladık. Şans eseri rastladık çünkü gittiğimiz lokanta müzikli bir yer değil ve ana bölümde yer kalmadığı için bizi kutlama yapan bir ekibin olduğu ayrı bir salona aldıklarından bu grupla rastlaştık.

Kantele (Kaynak: Free stock photos Shirley)
Sanırım bu kanteleyi ilk görüşüm oldu. Elbette tipik bir tepki vererek “kanun yahu bu” dedim gülerek, masada bulunan misafirlerden bir Japon da “Japonya’da da var bundan” dedi (sanırım kotoyu kastediyordu). Hem tını, hem de görünüş itibariyle kantele, kanun ve koto birbirini andıran enstrümanlar; ancak anladığım kadarıyla aradaki en büyük fark perde yani tel sayısı farkı. Türk kanununda 78 tel bulunurken koto da 13-17 tel varmış (sanırım günümüzde yine 25 tele kadar çıkıyor); kantele ise günümüzde 39 tellidir (eski türleri 5-15 tel arasındaymış).

Finlerin meşhur destanı Kalevala’ya göre ilk kantelenin gövde kısmı tuna balığının kemiğinden, telleri ise efsanevi bir yaratık olan Hiissi’nin tüylerinden yapılmıştır.

21 Aralık 2016 Çarşamba


Bu yıl kar Helsinki’ye kasım ayının ilk haftasında yağmaya başladı. Ancak aralık başı itibariyle karlar erimiş, beyaz örtünün altından kavuniçi sonbahar yaprakları tekrar ortaya çıkmış bulunuyor.

Yine de ben bu satırları yazarken ara ara kar serpiştirme halinde.

Helsinki, sürekli olarak kışa hazırlıklı olması gereken şehirlerin başında geliyor. Yoksa aniden bastıran bir tipi sonrası hayatı normale döndürmek hiç de kolay olmaz. Daha kar yağmadan hazırlıklara başlanıyor. Örneğin özellikle ilkbahar ve yaz aylarında seçilen binalar periyodik bakımlarına giriyor. Bildiğimde kadarıyla her 10-15 yılda bir dış cephe boyanıyor, çatının kaplaması/yalıtımı değiştiriliyor veya sağlamlaştırılıyor vb. Hatta bu süreç sırasında bazen oturduğunuz evi bile değiştirmek zorunda kalabiliyorsunuz veya dış cephe kaplanacağı için, oturduğunuz daireye ışık girmeyeceğinden kiranızı düşürebiliyorlar vb.

14 Aralık 2016 Çarşamba


Finlandiya’nın en büyük nimetlerinden biri tamamıyla doğa ile bütünleşik bir ülke olması. Merkezde bile oturuyor olsanız iki adım attıktan sonra şehrin gürültüsünden uzaklaşabiliyor, geyikler, kirpiler ve hatta tilkiler arasına düşebiliyorsunuz (evet Saurasaari’de gün ortasında (tamam, saat 4tü ve hava kış olduğu için karanlıktı) güzelim bir tilki ile karşılaştığımız doğrudur).

Neyse sözü çok uzatıp konudan sapmayayım :) Bu yazımda sizlere el emeği göz nuru yılbaşı ve noel süslemelerimi nasıl yaptığımı anlatacağım. Büyük ihtimalle bir kısmını çok daha güzel bir şekilde oluşturabilirsiniz, ben herhangi bir kaynaktan yardım almadan, doğadan topladıklarımla kafama göre süsler oluşturdum. Bu yazıyı bire bir aynılarını yapmanız için değil (açıkçası pek şahane olduklarını düşünmüyorum), daha çok, fikir vermesi için paylaşıyorum :)

Toplamda 4 süs yaptım ve kullandığım malzemeleri şöyle sıralayabilirim;
  • Doğadan bulduğum bilumum çer çöp, kozalak, çam ağacı kalıntıları
  • Silikon tabancası
  • Jüt ipi (kendir ip veya pişirme ipi olarak da geçiyor sanırım)
  • Yapışkanlı sim (biraz daha zahmetli olur ancak dilerseniz uhu ve sim tozuyla kendiniz de yapabilirsiniz)
  • Alüminyum folyo
  • Tel
  • Telleri kesmek için kerpeten vb. bir alet
  • Çeşitli renklerde örgü ipi (ben kırmızı ve kahverengi kullandım)
  • Tuvalet kâğıdı rulosu
  • Bant
  • Makas
  • Mezura
  • Süslemek için birkaç ek küçük süs (ben yılbaşı temalı düğmelerden kullandım ama biraz küçük kaldılar, pek hoş durmadılar)
Yarım saatliğine çıktığım yürüyüşte topladığım ganimetler :D

8 Aralık 2016 Perşembe

Kaynak: Flickr / IowaPolitics 
Sanırım Finlandiya’nın en bilinen özelliklerinin başında eğitim kalitesi geliyor. Gerçekten de öğrencilerin uluslararası sınavlarda aldığı yüksek başarılar (bkz. PISA sınavları - Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Program sınavları da diye biliriz) da bunu kanıtlar düzeyde. Bu başarılar genel olarak Finlandiya eğitim sisteminin serbestliğine bağlanıyor. Örneğin öğrenciler 6-7 yaşından önce okula başlamıyor, çocukluklarını yaşıyorlar; özellikle ilk birkaç yılda öğrencilerin günlük olarak okulda geçirdikleri saat sayısı 5’i 6’yı geçmiyor veya öğrencilere ev ödevi verilmiyor. İşte bütün bunlardan böyle bir sistemin öğrencilerin istedikleri alanlarda gelişmelerine yardımcı olduğu ve okulunu seven öğrencinin de başarılı olduğu sonucu çıkıyor.

6 Aralık 2016 Salı

Bir blog yazarı olarak arada sırada ben de kendi takip ettiklerimi sizinle paylaşsam fena olmaz diye 
düşündüm.

Eğer başarabilirsem bu paylaşımları fotoğraflar ve söyleşilerle desteklemeye çalışacağım :) Böylece daha sempatik olur diye düşünüyorum.

İlk paylaşımımda Deren Soykan’a ve internet sitesine ( derensoykan.com ) yer vermek istiyorum. Kendisi çok değerli bir arkadaşım olmasının yanı sıra aynı zamanda çiçeği burnunda bir anne ve kendisini takip etme sebeplerimin başında da annelik ve oğlu Ömer’in gelişimi hakkında yazdığı sempatik ve su gibi akıp giden yazılar geliyor. Benim gibi henüz anne olmayan ama ileride olmayı düşünebileceklerin bile hevesle takip edeceklerini düşünüyorum.

Gelelim Deren’le yaptığımız kısa söyleşiye… :)


*Öncelikle seni kısaca tanıyabilir miyiz?
Ben Deren, liseyi Saint Joseph’te okudum, ardından da Galatasaray Uluslararası İlişkiler bölümünü bitirdim. Şu an özel bir şirkette dijital pazarlama sorumlusu olarak çalışıyorum. 2015’te evlendikten hemen sonra, 2016’da Ömer doğdu ve bloggerlık yolculuğum başladı.