20 Aralık 2017 Çarşamba

foto: Flickr: Torsten Mangner
Açıkçası bloğumu bir ‘annelik ve bebek’ bloğuna değiştirmeyi katiyen düşünmüyorum, ancak doğum ve lohusalık sürecinde yaşayıp da beni kısmen şaşırtan, yeni anneler/hamileler arasında pek de bilinmeyen birkaç gerçeği paylaşmadan geçmek istemedim. Özellikle doğumunu yurtdışında gerçekleştirecek annelerin benim durumumda kalabileceğini düşünerek de yazmak istedim bu yazıyı. Umarım birine yardımı dokunur :)

  • Doğum sancıları sanıldığı gibi pek de düzenli değildir: Evet, doğum sancınız başladığında bunu büyük ihtimalle anlayacaksınız, o bakımdan bir sorun yok; ancak sanırım hamilelikte sürekli olarak “doğum sancılarını giderek artacak” gibi pek çok kalıp okuduğumdan olsa gerek, ben sancıların giderek sıklaşacağını düşünüyordum. Örneğin önce saatte bir, sonra on beş dakikada bir, sonra üç dakikada bir gelecek gibi… Ancak gerçek bundan farklı olabilir. Benim doğum sancılarım saatte birle başladı, sonra beş dakikada bire indi, sonra on dakikada bire çıktı, derken durdu, sonra üç dakikada bire indi, daha sonra saatte bire çıktı. Kısacası bayağı inişli çıkışlıydı :)
  • Doğum sancıları günlerce sürebilir: Açıkçası ne yalan söyleyeyim, yine okuduklarım doğrultusunda ben sancıların en fazla yirmi dört saat süreceğini, tüm doğumun bir günde olup biteceğini düşünüyordum. Yanılmışım, benim kasılmalarım üç gün sürdü. Daha da sürebilirdi ancak kasılmalarım uzunluğu beş dakika sürmeye başlayıp da bebeğin nabzı düzensizleşince sezaryene almak durumunda kaldılar. Doğumdan sonra internetten araştırdığımda sancıların bazen bir hafta bile sürebildiğini ve benim durumumda pek çok anne olduğunu gördüm. Ama ben özel olarak bu konu hakkında araştırma yapmasaydım haberim olmayacaktı; belki yeni anneler doğumdan korkmasın diye bu durum pek dillendirilmiyor ancak ben kendi adıma sancıların günlerce süreceğini önceden bilmeyi ve fikren de bu duruma alışmayı yeğlerdim.
    Bu arada, belki de bu durumun Türkiye’de pek de konuşulmuyor olmasının nedeni, genel olarak açılma olmayınca, sancılar devam etse bile doktorların doğrudan sezaryene almasıdır. Yurtdışında, özellikle de Finlandiya’da, anne de normal doğumdan yanaysa sezaryen yapmamak için oldukça uğraştıkları olabiliyor.
  • Doğumdan sonra uzun süre kanamanız olacak: İster normal, ister sezaryen doğum olsun, elbette doğumdan sonra kanama olacağını biliyordum. Tek sorun, kanamanın aylarca süreceğini bilmiyor oluşumdu. Tabii ki kanamanın yoğunluğu gün geçtikçe azalıyor ve elbette süreç kadından kadına değişebilir, ancak benim kanamam iki ay sürdü. Daha uzun sürenler de oluyormuş. İnsanın bir anda beklediğinin iki katı süren bir kanama süreciyle karşılaşması pek matah olmuyor bence, o yüzden kendinizi bu duruma da fikren hazırlayın derim :)
  • Bir kızınız olursa onun da kanaması olabilir: Annenin hormonlarına bağlı olarak yeni doğan kız çocuklarda da hafif bir kanama olabiliyor. Neyse ki bu kanamanın olabileceğini önceden biliyordum :) Ancak yine duyduklarım doğrultusunda bu kanamanın 1-2 kere olacağını düşünüyordum; yanılmışım, bizim bebeğimizin kanamaları, her gün olmasa da 2-3 hafta sürdü ve geçti. Elbette yoğun bir kanaması yoktu, o yüzden aksi bir durumda (hatta bence her türlü kanaması olması durumunda) doktorunuzla iletişime geçin.
  • Skolyoz (bel kemiği eğriliği) ve epidural sezaryen: Sanıyorum ki genel olarak, çok ileri olmadıkça bel kemiği eğriliğine sahip olmanız epidural sezaryene engel değil; ancak bazen ileri eğriliğe sahip olmasanız bile anestezi bir tarafınıza pek etki etmeyebiliyor ve ameliyat süreci uzuyor. Bana o anda söylememişlerdi mesela ama bir süre daha epidural etkisini tam göstermeseymiş genel anesteziye alınacakmışım. Bu noktayı yazmamın sebebi ise doğum öncesinde bel kemiği eğriliğinin bir sorun yaratıp yaratmayacağını sormama rağmen bana pek bir açıklama yapılmamış oluşuydu.
Benim doğum ve lohusalık sürecinde deneyimleyip de şaşırdığım noktalar bunlardı; eğer sizin de eklemek istedikleriniz varsa aşağıya yorum olarak girebilirsiniz.

Herkese sağlıklı ve kolay doğumlar :)


13 Aralık 2017 Çarşamba

Bu yıl 6 Aralık günü Finlandiya için diğer yıllara göre çok daha önemliydi; çünkü Fin halkı bağımsızlıklarının 100. yılını kutladı. Açıkçası ben 100. yıl için yıl genelinde pek çok etkinlik düzenlerler (örneğin konserler vb.) diye düşünmüştüm ancak gözüme pek de etkin gözükmediler.

Geçen yıllardan farklı olarak bu yıl kutlamalar bir gün önce, öğleden sonra başladı. Kutlamadan kastım bayrakların asılması ve önemli binaların bu özel yıla özgü olarak ışıklandırılması. Belediye binası, Helsinki’nin sembolü beyaz kilise (tuomiokirkko) ve Finlandia-talo gibi 5-10 bina bu yıl Finlandiya’nın resmi renklerine, mavi-beyaza büründü.




Ayrıca dünyanın farklı ülkelerinde de Finlandiya’ya jest olarak çeşitli binalar, anıtlar veya köprüler 5 Aralığı 6 Aralığa bağlayan gece mavi-beyaz ışıklandırıldı. Örneğin Roma’da Colosseo (Kolezyum) ve İstanbul’da Yavuz Sultan Selim Köprüsü ışıklandırılan yerlerden.

6 Aralık 2017 Çarşamba

origami turna hobi el isi
Bu yazımda özellikle hamileliğinin son demlerini yaşayan ve zaman geçirmek, çocuğu için eğlenceli ve dekoratif süsler yapmak isteyen annelere hitap etmek istiyorum. Bebeğim için hem doğal, hem el emeği, hem de güzel bir şeyler yapmak istiyorum, diyorsanız siz de benim gibi birkaç dal, biraz ip ve origami kullanarak aşağıdaki başucu süsünü yapabilirsiniz :)

Öncelikle dışarıdan bulduğum, biri uzun olmak üzere toplam dört dal parçasını birbirine bağladım. Özellikle uzun dalın sağlam ve kalın olduğundan emin olun ki kırılıp bebeğinizin üzerine düşmesin.

İlk olarak uzun dal parçasını süsü koymak istediğim yere sıkıca bağladım. Bunun için doğal görünümlü koli bantlarından kullandım. Bu başucu süsünü aslında önce karyolaya bağlamayı düşünmüştüm, ancak sonra “ya düşerse” diye düşünerekten bu fikrimden vazgeçtim ve bez değiştirme yatağına bağlamaya karar verdim. Böylece ben altını değiştirirken bebeğim de bu turnalara bakabilecekti (nitekim şu anda çok küçük ama bakmaya da başladı yavaş yavaş, renkli ve hareketli şeyler ilgisini çekiyor).